hakkında

müntehirler

mitolojide

dinlerde 

ideolojilerde

bilimde

hayvanlarda

metinlerde

kitaplarda

çizimlerde

ekle

 

 

hayatı I resimleri I hakkında yazılanlar I eserleri I son not I o'na dair linkler

                  18 Kasım 1777'de Oder üzerindeki Frankfurt'ta doğmuş olan Heinrich von Kleist, daha çocuk denecek yaşta büyük bir öğrenme hevesi gösterdi; bu öğrenme hevesiyle birlikte onda az raslanır bir kavrayış ve anlayış göze çarpıyordu. Kleist, on, on bir yaşlarında annesiyle babasını yitirdi. Yetim ve öksüz kalınca, Berlin'de vaiz Carl'ın koruması altına verildi. Vaizin yanında 1792 yılına kadar kaldı. Bundan sonra babasının yolundan yürümeye karar verdi ve subay adayı olarak Potsdam'daki hassa alayına girdi. Orada kibar tavırları, canlılığı, müziğe yeteneğiyle kendisini sevdirdi. Ren savaşına katıldı. Daha sonra karşılık görmediği derin bir aşka kapıldı; bu sevgi, üzerinde öyle büyük bir etki bıraktı ki, bu kibar genç, giyim kuşamını savsaklayıp kendini matematiğe ve Kant felsefesine verdi. Bunun sonucu olarak 1799 yılında hassa teğmenliğinden çekilip yine Frankfurt'a döndü, orada yüksek öğrenime başladı. Kız kardeşleri de Frankfurt'ta bulunuyorlardı. İşte Kleist yaşamının en mutlu günlerini burada yaşadı; hele kentin ileri gelenlerinden birinin sevimli ve zeki kızıyla nişanlanınca, mutluluğu bir kat daha arttı. Fakat bu mutluluk uzun sürmedi; aşırı derecede kafa yorgunluğu yüzünden sağlığı bozuldu. Askerlikten ayrıldıktan sonra yapısına uygun bir uğraşı da bulamamıştı. Kant felsefesi, Kleist'ın gerçeğe varabilme konusundaki inancını körletmişti. Sağlığıyla birlikte ruh durumu da kökünden bozulmuştu. Dışişlerine girmek üzere 1800'de Berlin'e gitti. Siyasal bir görevle Viyana'ya doğru yola çıktı; fakat buraya ulaşamadan yine Berlin'e döndü. Düzen ve sabır isteyen memurluk yaşamından çekilmeye karar verdi; bu iş için yaratılmamış olduğunu duyumsamıştı. Kant felsefesiyle uğraşması onu insanoğlunun varlığı ve ödevleri konusunda öyle bir bocalama içine attı ki, garip yapısının da etkisiyle umutsuzluğa kapıldı, iş göremez oldu; hatta nişanlısına karşı duyduğu sevgi bile körlendi. Bunun üzerine nişanlısı, onun bir uğraşıda karar kılamadığını ileri sürerek nişanı bozdu. İşte bundan sonra Kleist'ın yaşamı ülke ülke dolaşmakla geçti. Yitirdiği erinci başka çevrelerde, başka insanlar arasında yeniden elde etme umuduyla, sevgili kız kardeşi Ulrike ile birlikte, 1801'de Paris'e gitti. Oradaki yaşam, onu kendi içine çekilmeye yöneltti: Gönlü insanlara, bilime karşı gittikçe artan bir tiksinmeyle doldu. Bunun üzerine dünyadan elini eteğini çekmeye, İsviçre'de toprak alarak bir köylü gibi yaşamaya karar verdi. Kız kardeşini Frankfurt'a kadar götürdükten sonra İsviçre'ye döndü; fakat tasarısını uygulamaya koyamadı. Paris gibi büyük bir dünya kentinin gürültüsünden İsviçre'nin şairane yalnızlığına sığındığı halde, ruhu dinginliğe kavuşamamıştı: bazan büyük umutlarla dolup taşıyor, bazan da umutsuzluğa kapılıyor, hatta çılgına dönüyordu.

     Bern'de bulunduğu sıralarda büyük şair Wieland'ın (1) oğlu Ludwig Wieland ve küçük Gessner (2) ile tanıştı. Bu tanışma sonunda, o zamana kadar uyumuş olan şairlik yeteneği uyandı. İsviçre'de Schroffenstein Ailesi adlı oyununu yazdı (1802) ve Kırık Testi adlı güldürüsüyle birçok kez yeniden kaleme alıp bir türlü bitiremediği Robert Guiskard adlı oyununa başladı. Bu oyunun kendisine büyük bir ün sağlayacağını umuyordu. Günün birinde ağır bir hastalığa tutuldu. Hastalığı haber alır almaz hemen yanına koşan kız kardeşi Ulrike, ona özenle baktı. İyileşince kardeşiyle birlikte Almanya'ya döndü (1802). Kısa bir süre Jena'da kaldı. Burada Goethe ve Schiller ile tanıştı. Geothe, tüm içtenliğiyle ilgi göstermesine karşın, bu garip yapılı adamdan biraz çekindi; Kleist ise, yukarıda saydığımız yapıtlarıyla, dahi şair çelengini Goethe'nin başından çekip almak istiyordu. Kendisine Robert Guiskard'dan parçalar okuduğu yaşlı Wieland, çok şeyler söz veren bu oyunı beğendi; bitirmesi için de onu yüreklendirdi. Bir yıl sonra, yani 1803'te Kleist, Dresden'e gitti; oradan da bir arkadaşıyla yine İsviçre'ye, İtalya'ya ve yine Fransa'ya geçti. Bu yolculukla dinginliğe kavuşacağı yerde, kendi sanatına olan inancı gittikçe kırılarak üzgün bir ruh durumuna düştü. Arkadaşıyla ''varlık'', ''yokluk'' üzerine bir tartışmadan sonra arkadaşı, birlikte oturdukları evden ayrıldı. Bu yüzden şairin umutsuzluğu daha da arttı; Robert Guiskard'ı üçüncü kez yaktı.

     Yeniden Almanya'ya döndüğü zaman, Mainz kentinde altı ay süren tehlikeli bir hastalığa tutuldu. 1804 yılının sonlarına doğru Doğu Prusya'nın başkenti Königsberg'e gitti. Bir yandan oradaki hükümette memur olarak çalışırken, öte yandan da şairlik yolunda büyük gelişmeler gösterdi: Kırık Testi'yi tamamladı; Moliére'in Amphitryon'u üzerinde çalıştı: Marquise von O., Michael Kohlhaas öykülerini yazdı ve belki de Robert Guiskard'ı yeniden ele aldı.

     O sıralarda Napoléon orduları her yanda zafer üstüne zafer kazanıyordu.. Kleist, Jena ve Auerstaedt önlerinde Almanların yenildiği haberini Könisberg'de duydu. Ülkesinin bu üzücü durumu ve para sıkıntısı, karaduygusunu bir kat daha artırdı. 1807 başlangıcında yarı umutsuzluk içinde Berlin'e gitti; elinde pasaportu bulunmadığı için, Berlin'i işgal altında bulunduran Fransızlar tarafından tutuklanıp iki subayla birlikte Fransa'ya gönderildi. Birkaç hafta Fransa'da kaldıktan sonra, özgür bırakıldı. 1807 yılı ortalarına doğru Dresden'e gitti. Orada Ludwig Tieck (3) ile tanıştı ve başka yazarlarla birlikte Phöbus adında aylık bir dergi yayımlamaya başladı. Bu dergi ancak 1808 Ocağı'ndan Ekimi'ne kadar çıkmış, Michael Kohlhaas'ın ilk biçimi burada bölüm bölüm yayınlanmıştı. Phöbus işi bir süre için neşesini yerine getirmişti; fakat bu da uzun sürmedi. Çünkü Goethe'nin kendisinden pek de övgüyle söz etmediğini öğrenmişti; bunun üzerine birkaç acı yergi yazdı. Yine para sıkıntısı başgöstermişti; ama Almanya'nın umutsuz durumu ona her şeyden daha çok acı veriyordu. Prusya'nın düşüşünü Königsberg'deyken görmüştü.

     Almanya'nın bu yenilmiş ve istila edilmiş durumu, onda Fransızlara, hele Napoléon'a karşı büyük bir kin ve nefret uyandırdı. Napoléon'u öbür dünyada günahları sayacak olan meleklerin soluğunu tüketecek bir günahkâr diye niteliyordu. Ona, doğa tapınağının desteği olan sütunları yerinden oynatan, cehennemden çıkmış baba katili hortlak adını takmıştı. Şair için Napoléon, baskıcı yönetim örneği, haksızlığın ta kendisidir. Kleist, Napoléon'a karşı duyduğu uçsuz bucaksız nefreti, 1808'de yazdığı Hermann Savaşı adlı oyununda da sergilemiş, bununla ona karşı bir direniş devinimi uyandırmak istemiş, Almanya'ya kurtuluş yolunu göstermiştir.

     Avusturya savaşı ona yeni umutlar vermişti; fakat Wagram'da savaşın kötü bir sonuca varması, bütün umutlarını boşa çıkardı. Kleist, Berlin'e döndü: Kısa süren Berliner Abendblätter adındaki gazeteyi çıkarmaya başladı. 1810'da oyunlarının en ünlülerinden biri olan Prens Friedrich von Hamburg'u yazdı. Bu yapıtından çok şeyler umuyordu. Dinginlik geri döner gibi olmuştu; fakat bu sırada garip bir biçimde yaşamına son verdi.  

    Meşhur sofist Adam Müller ona Henriette Vogel adında bir kadın tanıtmıştı. Bu kadın devası bulunmayan bir hastalığa tutulmuş olduğunu sanıyordu. Bu nedenle de kendisi için artık dayanılmaz bir biçim alan yaşamına son vermeyi düşünüyordu. Kleist'tan, kendisi istediği anda, arkadaşlığını gösterecek bir hizmette bulunma sözünü almıştı; günün birinde ona bu sözünü anımsattı. Kleist, her zaman için hazır olduğunu söyledi. Bunun üzerine kadın, bu yaşamı daha fazla sürükleyemiyeceğini anlatarak kendisini öldürmesini diledi. Kleist sözünde durdu.

     İkisi birlikte Berlin yakınlarındaki Wansee gölü kıyısına gittiler. O akşamı ve ertesi sabahı yapmacık bir neşe içinde geçirdiler, gece de mektuplar yazdılar; ertesi gün (21Ekim 1811) öğleden sonra, Berlin'e bir haberci gönderdiler ve gölde bir gezintiye çıktılar. Kleist, önce sevgilisini, sonra da kendisini tabancayla öldürdü. Cesetleri öldükleri yere gömüldü. Kleist, öldüğünde 34 yaşındaydı.

     Kleist'in yukarıda saydıklarımızdan başka 1810'da yazdığı Das Kütchen von Heilbronn ve Penthesilea adında iki oyunu, birçok uzun öyküsü (4) ve şiirleri vardır.

 

 

 

 

   

 

Giriş | kitaplarda | bilimde | hayvanlarda | hakkinda | muntehirler | mitolojide | ekle | cizimlerde | dinlerde
 


 
intihar.de sitesine bilimsel çalışmalarından dolayı ve bütün alıntı yaptıgım çalışmalara teşekkür ediyorum.. hermes..
Bu web ile ilgili sorunlarınız veya sorularınız
ı ulakhermes@yahoo.com adresine yazın.
Son güncelleştirilme tarihi: 26/05/05
.